KANAL İSTANBUL FORUMUNA ÇAĞRI
KANAL İSTANBUL FORUMUNA ÇAĞRI
Küresel güçlerin güdümünde, tüm temel kamusal hakların gasp edildiği, kentlerin, bölgelerin ve tüm ekosistemin metalaştırıldığı, hukuk devleti normlarının ihlal edildiği ve uluslararası hukukun unutulduğu bu dünya düzeni içerisinde, kamu yararı hızla yerini sermayenin taleplerine ve yararına bırakmaktadır. Bu anlamda mega projeler, iktidarların ve sermayenin, özellikle de kriz zamanlarında ayakta kalma yoludur.
Doğal ve kültürel varlıkları, içinde barındırdığı kültürel ve ekonomik sermayesi, finansal fırsatları ile İstanbul metropolü, küresel dünyaya eklemlenme sürecini 1990’lardan beri sürdürmektedir. Küresel dünyanın ekonomik ekseni Doğu-Batı ekseninden Kuzey-Güney eksenine doğru kayarken, İstanbul’un stratejik önemi de giderek artmakta, kent, hızla küresel ekonomik ve beşerî sermayenin birikim ve cazibe merkezlerinden biri haline gelmektedir. Bu özellikleri, İstanbul’un tarihi boyunca yatırımları çeken “tek büyük kent” modeli olarak gelişmesine neden olmuştur. Özellikle de geçtiğimiz son 10 yıllık süreçte, ulus aşırı niteliklere sahip mega projeler tümüyle üstenci, dayatmacı bir tavırla İstanbul’da yerini almış ve metropolün doğal, kültürel, beşeri tüm değerleri üzerinde bir tahribat ve yıkım yaratmışlardır.
Bu sürecin son örneklerinden biri, Türkiye’nin, özellikle de İstanbul’un gündeminde yer alan ve 2011 yılından bu yana gündemde tutulan Kanal İstanbul projesidir. Proje, 1950’li yıllardan bu yana zaman zaman ortaya atılmış, 2011 yılında dönemin başbakanı tarafından kamuoyuna bir ”müjde” olarak takdim edilmiştir. O zamandan beri bir yandan yasal altyapısı oluşturulmuş, diğer yandan bölgedeki gayrimenkullerin el değiştirme sürecini harekete geçirmiş bir proje olarak, akademik ve mesleki çevrelerin ilgi odağında kalmaya devam etmiştir.
Karadeniz ile Marmara Denizi arasında yapay bir suyolu olarak tasarlanan Kanal İstanbul projesi, bir mega projenin parçasıdır. Üçüncü Köprü ve Üçüncü Havalimanı Projeleriyle birlikte, İstanbul’un hassas ekosistemlerinin yer aldığı kuzey bölgesini baskılayacak, yapay ve doğal riskler üretecek, orman alanlarını, su havzalarını, tarım alanlarını, arkeolojik alanlarını, yaban hayatını büyük bir tehdit altına sokacaktır. Bununla da kalmayıp, Marmara Denizi ve Karadeniz’in deniz ekolojisi üzerinde önemli olumsuz etkiler yaratacaktır.
Başta Montrö olmak üzere, Türkiye’nin taraf olduğu birçok sözleşmeye aykırı olan ve tüm bu özellikleriyle büyük bir eko-kırım projesi olarak anılabilecek olan Kanal İstanbul projesi, yalnızca İstanbul’un değil, tüm Trakya bölgesinin ve Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin de geleceğini etkileyecek ölçekte bir projedir.
Projeye yönelik olarak ısrarla sürdürülen ihale süreçleri, iktidar tarafından inşaatların Haziran ayında başlayacağına yönelik ısrarlı açıklamalar, dava süreçlerinin yavaş işlemesi, yakın bir gelecekte, telafisi mümkün olmayan zararların ortaya çıkmasına sebep olacaktır.
Söz konusu projeyle ilgili bugüne dek ulusal ve yerel düzeyde çalışmalar sürdürülmüş olsa da, bugün gelinen noktada bu çalışmaların eşgüdümlü olarak yürütülmesi ve dayanışma ağının büyütülmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Tüm bu süreci ve gelinen noktayı bir arada değerlendirmek, önümüzdeki süreci birlikte tasarlamak ve atılacak adımlara yönelik bir yol haritası çizmek üzere 29 Mayıs 2021 tarihinde Saat 11.00'de İstanbul’un ve bölgenin ilgili tüm sivil toplum örgütleri, vakıfları, siyasi parti temsilcileri ve diğer platformları ile buluşmayı ve bir güç birliği, dayanışma platformu yaratmayı hedeflemekteyiz.
Katılımınız ve dünyanın en önemli çevre mücadelelerinden biri olan Kanal İstanbul mücadelesinin bir parçası olmanız, mücadeleyi güçlendirecek ve bu sürece ivme katacaktır.
Saygılarımızla,
TMMOB İstanbul İKK Kanal İstanbul Çalışma Grubu
Kayıt İçin :
https://docs.google.com/forms/d/1oDCKE-XznXXyjF-solSFl7HtPgibBrg0WKZlYxtaVSc/edit